Güncel Şube Haberleri

18 Nisan, 2016

Çorum Şubemiz Köy Enstitülerinin 76. Kuruluş Yıl dönümü nedeniyle kahvaltı ve söyleşi etkinliği düzenledi

 Çorum Şubemiz Köy Enstitülerinin 76. kuruluş yıldönümü nedeniyle kahvaltı ve söyleşi etkinliği düzenledi.

Kahvaltıya Köy Enstitüsü mezunu ve öğretmen okulu mezunu emekli öğretmenlerimiz katıldı. Ayrıca ilimizde bulunan CHP Hatay Milletvekili Mevlüt Dudu, Bursa Milletvekili Nurhayat Altaca ile CHP yöneticileri de katıldı. Törende Çorum Şube Başkanımız İlhan Yaşar bir açılış konuşması yaptı. Daha sonra en yaşlı köy enstitüsü mezunu(1944 mezunu) Ali Aykaç Öğretmenimize Şube Başkanı İlhan Yaşar tarafından çağdaş eğitime katkılarından dolayı bir plaket verildi.

Köy Enstitüsü mezunu ve öğretmen okulu mezunu öğretmenlerimiz söz alarak köy enstitüleri ve günümüz eğitimi ile ilgili görüşlerini belirttiler.

Şube Başkanımız İlhan Yaşar'ın programın açılışındaki konuşması;

KÖY ENSTİTÜLERİ

 

"Düşünen Tohum, Konuşan Topraktır” Köy Enstitüleri,

”Yarım kalan devrim”, “Bu ülkenin gördüğü en güzel düştür” Köy Enstitüleri

1937 yılında, 26 öğretmen, 286 öğrenci, 2 okul ile başlayan bu rüya, 1946 yılına gelindiğinde 522 öğretmen, 15529 öğrenci ve 20 okulla yedi asır susturulan bu milleti; düşündüren, konuşturan ve aydınlık yarınları için ışık saçıp yol gösteren bir çoban yıldızıdır Köy Enstitüleri. Sahipsiz bırakılarak, karanlıkta yaşamaya alışanlar tarafından söndürülmüş, bir hüsrandır Köy Enstitüleri.

Hayat felsefesi, tarlayı ekip biçmek, bir çift öküz sahibi olmak, evlenmek ve Allaha ibadet edip cennete hazırlanmak olan çocukların etrafına ışık saçan aydınlara nasıl dönüştüğünü bugün sizlerden öğrenmek istiyoruz.

Büyük eğitimci Tonguç tarafından “iş içinde, iş yoluyla, iş için eğitim” olarak nitelenen ve “Elinizden çıkacak iş, evvela kafanızdan çıkmalı” kuramı üzerine kurulan, “600 yıldır baskı altında yaşamış bu halk elbette bir gün düşünmeye ve konuşmaya da başlayacak. Konuşturun bunları. Konuşturun ve düşünmeye, düşündüklerini rahatça söylemeye alıştırın.” felsefesi ile özetlenen, program uygulanması konusunda bugünün üniversitelerinde dahi görülemeyen bir özerklikle yönetilen bir eğitim kurumundan, ailesini, köyünü, yurdunu, mensup olduğu ulusu çok seven, bu sevgiyi lafla değil fiille her zaman her yerde isbat eden, şahsi menfaatini ulusun menfaatin üstün tutanlardan nefret eden, öğrencilerin nasıl yetiştirildiğini, başarısının sırrı olan “Çalışanların o günkü memur zihniyeti dışında kalıp, şahsi menfaatlerini unuttukları bir ülküye nasıl sahip olabildiklerini” öğrenmek istiyoruz.

1940’ların Türkiye’sinde yılda en az 25 Dünya Klasiğini okuyan, mobilya üreten, Mozart’ı dinleyen, mandolin çalan bir köylü modeli gelişiyordu. Kim ne derse desin bu model, Türkiye’yi yüzyılların karanlığından aydınlığa götürecek, feodal yapıyı yıkacak toprak reformunun alt yapısıydı.

Belki de Köy Enstitüleri modeli yaklaşık 10 yıllık ömründen daha uzun yaşasaydı bugün yaşadığımız, köyden-kente göç, gerici ve bölücü terör bu kadar görülmeyecekti. Bugün güneydoğu sorunu varsa bunun büyük sorumluluğu köy enstitülerine kıyan, ülkede pratik eğitimi engelleyen Kinyas Kartal ve Emin Sazak zihniyetinde aramak gerekir. Kinyas Kartal adının Van’da bir ilkokula verilerek yaşatılmasının anlamını okumak gerekir.

Aynı döneme rastlayan 2.Dünya Savaşı’nda, atılan atom bombalarından korkmayan gerici çıkar çevreleri, yaşanan süreçte sizlerin köy enstitülerinden çıkardığınız mandolin, keman ve bağlama sesinden korktular. Bir toprak ağasının “ Bunların hepsi kendini Atatürk sanıyor.” sözleri olanları özetlemektedir. Yine aynı kişinin enstitü öğrencileri için sarf ettiği “Ben bineceğim eşeğin, benden akıllı olmasını istemem.” sözü, yapılanların bireysel değil sınıfsal kaygılardan da kaynaklandığının açık göstergesidir.

Aslında Köy Enstitülerinin kapatılmasının en kısa özeti Atatürk Devrimlerini içlerine sindiremeyen fakat bunu dillendirecek cesaret ve ortamı bulamayanların bugünkü gibi laik cumhuriyet düşmanı bir iktidarı fırsat bilerek karşı devrim sürecini başlatmalarıdır.

Yarımda kalsa, sizler Köy Enstitüleri deneyiminizle bizlere, devrimci bir eğitimin kişilerde kendi yazgısını nasıl değiştirdiğini, çağdaş çok yönlü bir eğitimin bireyin aklını nasıl özgürleştirdiğini, çağdaş bir eğitimin yerel kültürü işleyerek ulusal kültürün gelişmesine, giderek evrensel kültüre nasıl katkıda bulunduğunu, eğitim yoluyla toplumu etkileyebilmek için bu eğitimin topluma ve bireye günlük yaşamları için somut yararlar sağlaması gerekliliği gibi, çok önemli devrimci eğitim pratiğini bize kazandırdınız.

Gerçekte süreç 6 yıl sürmüştür. 1946’dan sonra Köy Enstitülerinin özgün yapısı bozulmaya başlanmış 1950’de işbaşına gelen Demokrat Parti iktidarı ise enstitüleri gerici ve tutucu çevrelere kurban verirken, bu mucizeyi yaratanlar da sessiz kalarak günahına ortak olmuşlardır.

Bugüne döndüğümüzde eğitim:

İktidarın sözde dindar özde kindar nesil projesini, her türlü hukuki, vicdani ve etik kurallar ayaklar altına alınarak yaşama geçirmeye çalıştığı, eğitimin iktidar tarafından kendi ideolojik amaçları doğrultusunda kullanılmaya çalışılırken Milli Eğitim Bakanlığı’nın laik ve çağdaş eğitimden tamamen uzaklaştığı, adeta Diyanet İşleri Başkanlığı’nın güdümüne girdiği,

Bilim ve fen dersleri ile spor ve sanat derslerinin sayısı düşürülürken, açılan İmam Hatip Okulları ile yetinilmeyip Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi derslerinin sayısı sözde seçmeli ama gerçekte zorunlu din dersleriyle bütün okulların İmam hatipleştirildiği,

Değerler eğitimi adı altında merdiven altı cemaat ve tarikat okullarının anaokullarına sokularak adete resmiyet kazandırıldığı bir süreçte, can alıcı soruyu sormak gerekir.

Bugün köy enstitüleri kurulabilir mi?

Bizce gerici bir iktidarla bundan söz edilemezse de bütün mücadelemizin amacını oluşturan Türkiye’yi çağdaş, aydınlık yarınlara götürme arzusunda olacak bir iktidarı yarattığımızda, köy enstitüleri; çağa uyarlanarak sanat, bilim ve teknoloji atölyeleri ile insanın insanı sömürmediği bir düzeni tartışacak söğüt altı sohbetleriyle, ülkemizin gerici, bölücü ve bireyci eğitim modelinin yerini alarak yarım kalan devrimin tamamlanacağına inancımız sonsuzdur.

Yarıda da kalsa bu “devrim” rüyasını yaratanları ve bu yolda mücadele veren siz değerli öğretmenlerimizi bütün devrimci duygularımla selamlıyor, Eğitim İş Sendikası Çorum Şubesi üyeleri adına hepinize çağdaş eğitime katkılarınızdan dolayı saygılarımı sunuyorum.

 

 İlhan YAŞAR

 

Şube Başkanı