Başbakanlıkça yayınlanan 08.01.2016 tarih, 2016/1 sayılı “Cuma Namazı” genelgesi, başta Anayasa hükümleri olmak üzere mevcut mevzuata, Türkiye’nin de taraf olarak imza koyduğu uluslararası sözleşmelere aykırıdır.
Anayasa'nın Başlangıç Kısmında belirtilen '... lâiklik ilkesinin gereği olarak kutsal din duygularının, Devlet işlerine ve politikaya kesinlikle karıştırılamayacağı”,
Anayasa Mahkemesi’nin“…Anayasa’nın 2. maddesinde belirtilen laik Cumhuriyet ilkesi, egemenliğin ulusa ait olduğu, ulusal irade dışında herhangi bir dogmanın siyasal düzene yön vermesine olanak bulunmadığı, hukuksal kuralların dinsel buyruklar yerine demokratik ulusal talepler esas alınarak aklın ve bilimin öncülüğünde kabul edildiği, çoğunluk ya da azınlık dinine, felsefi inançlara veya dünya görüşlerine mensup olup olmadıklarına bakılmaksızın, din ve vicdan özgürlüğünün ayrımsız ve önkoşulsuz olarak herkese tanındığı ve anayasada öngörülenin ötesinde herhangi bir sınırlamaya tabi tutulmadığı, dini veya din duygularının kötüye kullanılmasının ve sömürülmesinin yasaklandığı, devletin tüm işlem ve eylemlerinde dinler ve inançlar karşısında eşit ve tarafsız davrandığı bir cumhuriyeti öngörmektedir…” kararına aykırı oluşu, (5.6.2008 tarih, 2008/16 esas, 2008/116 karar sayılı kararı)
Anayasanın 14. maddesi, “Anayasa'da yer alan hak ve hürriyetlerden hiçbiri, ...din ve mezhep ayırımı yaratmak veya sair herhangi bir yoldan bu kavram ve görüşlere dayanan bir devlet düzenini kurmak amacıyla kullanılamayacağı,
Anayasanın 24. maddesi, “'... kimse, ibadete, dini ayin ve törenlere katılmaya, dinî inanç ve kanaatlerini açıklamaya zorlanamaz; dinî inanç ve kanaatlerinden dolayı kınanamaz ve suçlanamaz... kimse Devletin sosyal, ekonomik, siyasî veya hukuki temel düzenini kısmen de olsa, din kurallarına dayandırma veya siyasî veya kişisel çıkar yahut nüfuz sağlama amacıyla her ne surette olursa olsun dinî veya din duygularını yahut dince kutsal sayılan şeyleri istismar edemez ve kötüye kullanamayacağı” hükümleri gereği,
657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun, “Memurların yürüttükleri hizmetin özelliklerine göre, bu madde uyarınca tespit edilen çalışma saat ve süreleri ile görev yerlerine bağlı olmaksızın çalışabilmeleri mümkündür. Bu hususa ilişkin usûl ve esaslar, Devlet Personel Başkanlığının teklifi üzerine Bakanlar Kurulunca belirleneceği” hükmü gereği düzenlemenin yetkisizlik nedeniyle hukuka aykırılığı,
Türkiye’nin de imza koyarak taraf olduğu ve Anayasa’nın 90. Maddesiyle iç hukuk mevzuatı haline dönüşen ve Anayasa’ya aykırılığı ileri sürülemeyen AİHS.nin düşünce, vicdan ve din özgürlüğünü düzenleyen 9. maddesi ve ifade özgürlüğünü düzenleyen 10.maddeleri ile yine AİHS’nin 14.maddesi ile “İnsan Hakları ve Temel Özgürlüklerin Korunmasına İlişkin Sözleşme”ye Ek 12 Numaralı Protokolün 1.maddesinde yer alan kişiler arasında ırk, dil, din, cinsiyet…ayrımını yasaklayan hükümler ve benzer düzenlemenin yer aldığı İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’nin 2.maddesinde ifadesini bulan farklı inanış ve kanaatte sahip olanlar arasında bir ayrıma gidilemeyeceğine dair “Ayrımcılığı yasaklayan” hükümlerinin Başbakanlık Genelgesinde ifade edilen ”din ve inanç hürriyeti” ile aynı doğrultuda anlaşılıp kabul edilemeyeceği,
Geçmişte de kamu kurum ve kuruluşlarında dini esaslara göre mesai düzenlemesine yönelik benzer genelge ve kararların Danıştay tarafından iptal edildiği ve Anayasa Mahkemesi’nce de laikliğe aykırı bulunarak parti kapatma nedenleri arasında kabul edilerek bir sayasal partinin kapatılmasına gerekçe oluşturduğu,
Başbakanlık Genelgesinde ifade edildiği şekliyle devleti de aracı kılarak baskın ve yaygın olarak kabul gören belirli bir din ve vicdan özgürlüğü anlayışı, diğer din ve inanışları baskılayıcı bir sonuç doğuracağı, bu durumda gerçek anlamda bir din ve vicdan özgürlüğünden söz edilemeyeceği,
Yönlerinden hukuka aykırı bulduğumuz Başbakanlık Genelgesi için Danıştay’da Yürütmesinin Durdurulması istemli iptal davası açtık. (18.01.2016)
MERKEZ YÖNETİM KURULU