Milli Eğitim Bakanlığının sorumluluk alanında olan anılan asli hizmetlerin özel teşebbüsler eliyle tamamlanmaya çalışılması kabul edilemez bir durum olup bununla birlikte bugüne kadar yaşanan elim olaylarda bunun aslında ne denli sakıncalı bir mesele olduğu da gün yüzüne çıkmıştır.
Her şeyden önce hatırlanmalıdır ki eğitim sistemi içerisinde devletin bizzat kurup, bizzat yönetmediği bir yapılanma, 15 Temmuz hain darbe girişimiyle sonuçlanmış bir olguya dönüşmüştür. Aynı şekilde öğrencilik çağındaki çocuklarımızın eğitimlerinin herhangi bir kısmında özel teşebbüs, vakıf, dernek gibi yapılanmaların dahil edilmesi benzer sonuçların yaşanmasını da kaçınılmaz kılacaktır.
Daha ilköğretim yaşındaki çocukların bu türlü yapılanmaların eline teslim edilmeleri onları her türlü istismara, yönlendirmeye ve tehlikelere açık hale getirecektir.
Birkaç ay öncesinde Adana Aladağ’da gerçekleşen vahim yurt yangınında yitirdiğimiz çocuklarımızın acısı tazeliğini korurken ve bu özel yurtların oluşturduğu tehlike bu denli gözlerimizin önünde yaşanmışken, benzer olaylara sebebiyet verecek şekilde düzenlenen dava konusu yönetmeliğin sakıncaları ortadadır.
Bununla birlikte özellikle son dönemde bu özel yurtlarda çocuklara istismar olaylarının esasında ne oranda yaygınlaştığı da gün yüzüne çıkmış, sadece son birkaç yılda onlarca özel yurtlarda çocuklarımızın istismara maruz kaldığı hafızalarımızda yerini almıştır. Acıdır ki bunların da yalnızca buzdağının görünen kısmı olduğu ifade edilmektedir.
Bu halde devletin asli görevi olan eğitim alanından çekilerek bu alanın ihtiyaç gerekçesi gösterilip özel teşebbüslere devredilmesi sorunun temel kaynağı olarak anlaşılmalıdır. Özellikle İlköğretim ve lise çağındaki çocuklarımız devletin bizzat hizmet verdiği yurtlarda barınma ihtiyacını karşılamalı, hiçbir suretle özel teşebbüs, dernek, vakfın faaliyetine izin verilmemelidir.
Burada mali imkanların bir gerekçe ve bahane olarak ortaya konulması da hiç de gerçekçi olmayacak, çocuklarımızın, geleceğimizin söz konusu olduğu bu alana yönelik olarak mali kaynağın bulunmadığına yönelik getirilecek izahlar da ciddiye alınamayacaktır. Her fırsatta iktidar yetkililerinin Güçlü Ekonomi! Güçlü Türkiye! Bölgesel Lider Ülke! En büyük 15. Ekonomiye sahip ülke! argümanlarını sere serpe sıralarken, mesele eğitim harcamalarına geldiğinde mali kaynağın bulunmadığı iddiası her şeyden önce devlet ciddiyetine yakışmayacaktır. Devletin bu alanda kaynağı mevcuttur. TOKİ eliyle ya da kamulaştırmalarla yapılması pek tabi mümkündür.
Ülke gerçekliği dikkate alındığında özel yurt meselesinin aslında özel teşebbüs girişim özgürlüğü ekonomik faaliyet kapsamında değerlendirilmesine de olanak bulunmamaktadır. Bilindiği üzere öğrencilerin barınması kisvesi altında açılan bu yurtların çük büyük bölümü tarikat ve cemaatlere ait yurtlardır. Her ne kadar bunlar vakıf, dernek bünyesi adı altında görünüyor olsa da bunların çeşitli cemaat ve tarikatlara ait oldukları herkesin malumudur.
Zira özellikle maddi durumu iyi olmayan küçük çocukların bu yurtlar aracılığı ile tarikat ve derneklere devşirilmesi bir yöntem olarak kullanılmaktadır. Anadolu’nun küçük bir şehrini göz önüne getirdiğinizde orada devletin yurdunun bulunmaması nedeniyle yoksul ailelere çocuklarının okuması için tek olanak olarak bu tarikat ve cemaat yurtları sunulmaktadır. İnsanlar mecburen bu yurtlara muhtaç bırakılmaktadır.
Hatırlanmalıdır ki devlete karşı darbe girişiminde bulunmaya cüret eden hain FETÖ yapılanması, bütünüyle bu yöntemi esas almış ve hem insan kaynağı bakımından hem ekonomik olarak devleti tehdit edebilecek güce de bu sayede ulaşabilmiştir. Mesele diğer yönüyle de bu denli milli güvenliği tehdit edecek düzeyde olmasına karşın bu sistemin korunmaya çalışılması akıl alır değildir.
Bu bakımdan yükseköğretim de dahil olmak üzere özel teşebbüs, dernek, vakıf eliyle özel yurtların, pansiyonların, öğrenci apartlarının, stüdyo evlerin faaliyet göstermesine imkan sağlanmamalı, eğitim hizmetinin bir parçası olan barınma imkanları da bizzat sadece devlet eliyle sağlanmalıdır.
Bu yönüyle de devletin temel fonksiyonuna aykırı yönetmeliğin iptali için Danıştay nezdinde sendikamızca dava açılmıştır.
MERKEZ YÖNETİM KURULU